Size ilginç bir konu anlatacağım:

1988 yılıydı. Henüz 13 yaşımdaydım. Babam Bağdat Caddesi’ndeki bir müzik mağazasından Jean-Michel Jarre’ın yeni 45’lik plağını satın aldı. Fransız besteciyi ve müziğini ilk olarak, TRT’de bant yayın olarak verilen, 1985 yılında ABD’nin Houston kentinde gerçekleştirdiği ve 1,5 milyon insanın yerinde izlediği konserinde tanımıştım. Müziğinin yanı sıra, konser sırasında kentteki gökdelenleri tasarladığı görüntü ve ışık sistemleriyle müthiş bir galeriye dönüştürmüş olması ve bunu bitmek bilmeyen bir havai fişek gösterisiyle renklendirmesi herkesi büyülemişti.

Yeni albüm, Jean-Michel Jarre’ın “Revolutions” adlı albümüydü ve adını açılış şarkısından alıyordu. Şarkıyı dinlediğimiz zaman adeta şok olmuştuk. Yıllarca “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” palavrasıyla beyni yıkanmış bizler için albüm şaşırtıcı bir girişle başlıyordu.

Şarkının ilk notalarını oluşturan pasaj ünlü Türk ney sanatçısı Kudsi Erguner tarafından çalınmıştı. Bu haliyle bize çok tanıdık gelmiş olsa da, ney sesi Batı orkestrasyonu içinde yer alan ve albümün sunulduğu coğrafyada tanındık bir enstrüman değildi. Şarkının esas bombası, nakarat diye bildiğimiz bölümünde duyulan, ünlü ses sanatçımız Kâni Karaca’nın muhteşem sesinden kayda alınmış, Süleyman Çelebi’nin MS. 1409 yılında tamamladığı Mevlid-i Şerif’in Miraç Bahri adlı bölümünden bir dizeydi:

“Her birisinden geçerken ilerû. Emrolundu ya Muhammed gel berû. Merhaba ey can.”

> 🎵 Dinle: Revolution orijinal (1988) versiyonu > Jarre – Revolution

*

Keşke şimdi 800 beyitlik koca eserden neden bu dizeyi seçtiğini Jean-Michel Jarre kendisi anlatsaydı. Ben bu konuda bir bilgi bulamadım. Ancak dijital müziğin önemli ismi Jarre’ın bu eserleri bestelerken, her besteci gibi nota nota çalıştığını ve eserinde bir tesadüfe izin vermeyeceğini biliyorum. Kudsi Erguner’in neyini alırken, Mevlid-i Şerif’ten onlarca etkili ve güçlü dize arasından bunu seçmesinin bir nedeni burada Allah’ın peygamberi katına davet ediyor olmasıdır bence. Miraç’ta, peygamberimizin bedenli olarak yedi kat göğe yükseltildiği anlatılır. Burada “her birisinden geçerken ilerû” diye ifade edilen budur. Ve Süleyman Çelebi’ye göre, o sırada emrolunuyor “gel berû” diye. Tabi tüyleri diken diken eden bir selamla tamamlanıyor: “Merhaba ey can!”

*

Kudsi Erguner, Diyarbakır doğumlu. 70’li yıllarda Paris’e yerleşmiş ve defalarca Jean-Michel Jarre ile birlikte sahne performansı icra etmiş. Birbirlerini tanıyorlar.

Jean-Michel Jarre ise bir Müslüman değil ama İslâm inancına aşina olduğu muhakkak. Babası Maurice Jarre, Hollywood’un gelmiş geçmiş en başarılı bestecilerinden biri ve aynı zamanda bizim için de çok değerli olan, peygamberimizin hayatını anlatan “The Message” (Çağrı) filminin muhteşem müziklerini besteleyen sanatçı. Maurice Jarre, Lawrance of Arabia (Arabistanlı Lawrance) filminin müzikleriyle Oscar ödülü kazanmış, The Message (Çağrı) filminin müzikleriyle Oscar ödülüne aday gösterilmiş. Doctor Zhivago ile A Passage To India filmlerinin müzikleriyle iki Oscar ödülü daha kazanmış. Tüm dünyaca tanınan ve bilinen başarılı bir bestecinin oğlunun, kendi bestesinde İslâmî unsurlara yer vermesi bu nedenle benim için şaşırtıcı veya rastlantı değil.

Batı toplumlarının İslâm’a karşı önyargılı olduğunu düşünebiliriz, hatta peygamberimize hakarete kadar işi vardıran sözüm ona sanat (!) eserleri (karikatür olayları vs.) icra ettikleri de malûm ama Jarre ailesi ve Batı’nın devrimci entelektüelleri için aynı şeyi söyleyemeyiz. Dünyaca ünlü TIME Dergisi’nin son olarak 2013 yılında yayımladığı “Who’s Biggest? The 100 Most Significant Figures in History” (En Büyük Kim? Tarihteki En Muhteşem 100 Kişi) listesinde Hz. Muhammed’i dünya tarihinin en büyük 3. lideri olarak göstermesi önemlidir. Bu listede belki anlaşılır endişelerle Hz. İsa ilk sırayı alırken, Napolyon’a da 2. sırada yer verilmişti.

Daha cesur bir listeyi Michael Hart, 1978 yılında kaleme aldığı “ (Tarihteki En Etkileyici İnsanlar Listesi) adlı kitabında ilk sıraya Hz. Muhammed’i yazarak yapmıştı. Hart, Hz. Muhammed’i neden gelmiş-geçmiş en büyük lider olarak gördüğünü açıklarken, onun din ve dünya hayatına ayrı ayrı yön veren muhteşem yönetim başarısını ve dinin yaygınlaştırılmasında Hz. İsa’dan daha büyük bir liderlik rolü oynamasını işaret etmişti. 70’li yılların dünyasında bu tip derlemeler oldukça dikkat çekiyordu. Günümüzde belki pek ciddiye alınmayacak bu çalışmanın o dönemde çok büyük ses getirdiğini görebiliriz. bkz. Michael H. Hart (Vikipedi)

Bu konuda başka nüanslar da var: Hıristiyan inancına göre Hz. İsa ölmemiş ancak göğe yükseltilmiştir. Bu nedenle Hz. İsa’nın öğretisini özellikle öğrencilerinden St. Paul’ün yaydığına ve geliştirdiğine inanılır. Bu ilginç bir konudur çünkü Hz. Muhammed’e Kur’an’ın indirilmesiyle birlikte yaygın inanışların bazılarına karşı oldukça etkileyici bilgiler gelmiştir. Bunlardan biri kutsal kitaplar hakkındadır. Kur’an-ı Kerim, açıkça “Musa’ya kitabı biz verdik” ve “İsa’ya kitabı biz verdik” demekte ancak Musevilerin ve Hıristiyanların bu kitapları ve peygamberlerin sözlerini çarpıttığını iddia etmektedir.

Ve belki de en büyük devrim, Kur’an-ı Kerim’in Nisa Suresi 157. ayetidir. Bu ayet, Hıristiyanların Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği ve oradan göğe yükseltildiği şeklindeki inancına karşı çıkmaktadır:

“Bir de inkarlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve ‘Biz Allah’ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih’i öldürdük’ demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. (Oysa) Onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.” (Diyanet Meali)

Bu ayette “asmadılar” ve “öldürmediler” diyor. “Onlara öyle gibi gösterildi” diyor. Yani, Roma devleti Hz. İsa’yı asarak öldürdüklerini zannetti ama aslında o değildi diyor Kur’an.

Dahası, bu ayetin devamında, Nisa Suresi 158. ayette; “Allah onu kendisine yükseltmiştir” ve 159. ayette “Kitap ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın” denilmiştir. Böylece anlaşılmaktadır ki, Hz. İsa’nın kitabını bilenler, o ölmeden önce ona iman etmişlerdir. Ben bunu, kitabın bilgisini yayanlar (havarileri) Hz. İsa’nın hayatta olduğunu görmüşlerdir şeklinde anlıyorum. Kur’an, İsa peygamberin öldürülmediğini söylediğine göre, Hz. İsa eceliyle ölmüştür ve kendisine ilk inanan takipçileri de onun yaşadığından haberdardır.

Nitekim, benzer bir tezi Batı edebiyatında işleyen yazar Nikos Kazancakis’in Vatikan tarafından dinden afaroz edilmesi de herhalde rastlantı değildir.

Bu durumda, bedenli olarak Yüce Allah’ın huzuruna yükseltilmiş tek insan Hz. Muhammed’dir. Hz. Muhammed’in burada en büyük dileğinin ümmetinin de Allah’ın huzuruna yükselmesi olduğunu biliyoruz. Allah bu nedenle iman edenlere namazı, miraç gibi idrak edebilmeyi müjdelemiştir. Peygamberimizin Allah’tan iman edenler adına şefaat dilemesi üzerine kendisine bu konuda da Miraç’ta müjde verilmiştir.

Miraç birçok anlamda devrimdir. Dünyadaki yerleşik inanca karşı büyük bir meydan okumadır. Bu elbette bir inanç meselesidir, ancak dini müfredata göre bedenli olarak Allah’ın huzuruna yapılmış tek yolculuktur. Jarre’ın “Devrim” adlı şarkısına, Hz. Muhammed’in doğumu nedeniyle yazılmış 800 beyitlik eserden “Miraç” bölümünü alması ve oradaki onlarca beyit arasından, “Her birisinden geçerken ilerû. Emrolundu ya Muhammed gel berû. Merhaba ey can” dizelerini seçmesi bence anlamlıdır. Elbette Jarre’ın bunu seçerken esas amacı bunlar olmayabilir, kendisi seçmemiş de olabilir; bu yazıdaki örüntü benim yakıştırdığım anlamlardır.

Şarkının geri kalanında devrim de nitelikleriyle açıklanıyor.

Ney pasajının ardından mekanik bir sesle “revolution” (devrim) okunuyor, şarkı boyunca bazı kavramlar ve bunların reddi anlatılıyordu. Açıkçası, 1988’den 21. yüzyılın ilk çeyreğine kadar bu kavramların tamamında köklü değişiklikler gerçekleşmiş olması, şarkının anlam bütünlüğünü daha da derinleştiriyor:

Human > Not Human / Freedom > No Freedom / Change > No Change

Revolution

Employment > No Employment / Choice > No Choice / Memory > No Memory

Revolution

Sex > No Sex / TV > No TV / Future > No Future

Revolution

*

Jarre’ın “Revolution” şarkısı bir süre sonra yeniden düzenlendi ve eserdeki iki unsur çıkarıldı. Biri ney bölümüydü, yerine yaylı çalgılarla icra edilen bir Arap ezgisi gelmişti. Ve Miraç Bahri çıkarılmış, şimdi anlamını bilmediğim Arapça bir bölüm eklenmişti. Miraç neden çıkarıldı bilmiyorum ama ney bölümünün Kudsi Erguner’in Jarre aleyhine açtığı tazminat davası nedeniyle çıkarıldığını biliyorum.

> 🎵 Dinle: Revolution yeni versiyonu

Kim ne derse desin, İslam bir devrimdir, Kur’an bir devrimdir, Hz. Muhammed bir devrimcidir. Bunu Müslüman olmayanlar bile böyle kabul ediyor. Allah’ın ayetleri, bir kez daha, yalana, iftiraya, kasıtlı olarak çarpıtılarak sunulana karşı çıkıyor, batılı yıkmak için Hak dinini dünyaya indiriyordu. Ve büyük bir planlı yalana karşı, sevgili peygamberi kendine bedenli olarak yükselterek adeta insanları aldatmaya kalkanlara olağanüstü bir gösteri sunuyordu.

İşte ilk kez 13 yaşımdayken dinlediğim ve özellikle takip eden yıllarda tekrar tekrar dinleyip “neden” diye takıldığım dört dakikalık bir şarkı bana bunları düşündürdü. Peygamberimiz için olağanüstü bestelere imza atan Maurice babaya ve müziğini her zaman çok severek dinlediğim oğlu Jean-Michel Jarre’a selam olsun. Şarkı değişti, zaman değişti, bir zamanlar barış ve huzur dolu (dinlerin de temel önermesi bu ama…) bir dünyada yaşayalım diye açılan diyalog yolları kapandı, ayrımcılıklar daha da keskinleşti. Bir anlamda “devrim” anlamını yitirdi. Ama bu hedef hep var olacak.

> 🎵 Dinle: The Message (Çağrı) Filmi Müziği