Siyasi iletişimi en iyi kim bilir diye sorsam aklınıza kim gelir? Belli bir isim gelmediyse, en iyisini uzmanı bilir deyip geçebilirsiniz. Soruyu bir de şöyle sorsam; sizce siyasi iletişimi bir partinin genel başkanı mı daha iyi bilir yoksa teşkilattan sorumlu başkan yardımcısı mı? Bu ikisi sonsuza dek yarışır ve asla anlaşamaz. Ancak ikisinin anlaşacağı tek şey vardır ki, bu işi uzmanlarından çok daha iyi bildikleri… Ortadoğululuk böyle bir şey, n’aparsınız?!

Konuya meraklı olanlar, uzmanlığa saygısı olanlar ve iletişim öğrencileri için siyasi iletişimde seçim dönemlerinde dikkat edilmesi gereken unsurları derlediğim yazımı gözden geçirip yeniden yayınlıyorum. Elbette burada kampanya nasıl olmalı sorusuna bir yanıt bulamayacaksınız, çünkü sürecin nasıl yönetilmesi gerektiğine daha çok odaklanılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Siyasi iletişimde süreç yönetimi ve retorik yapısı, diğer her şeyden daha önemlidir.

Veri okuma meselesini de maalesef ülkemizde daha ziyade verileri tablolaştırma ve yorumlama olarak görüyoruz. Örneğin, seçim dönemlerinde yapılan seçmen anketlerindeki oy oranları tablosunu okumayı ne medya öğrendi, ne siyaset, ne de halk. “Bu pazar seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz” verisine adeta tapılıyor. Oysa bu bir seçime giderken en önemsiz ve geçici veridir. En değerli ve peşine düşülmesi gereken veri, “ne yaparsam bana oy verirsin” sorusudur.

Seçmen ne derse siyasi partiler onu yapmalıdır demek istemiyorum elbette. Ancak farklı seçmen kitlelerinin hangi konularda ve ne tip beklentileri olduğu verisi, temel politikalarınızı, plan ve projelerinizi, kampanyalarınızı ve söyleminizi oluşturması gerektiği için son derece önemlidir. Siyasi iletişim, size oy vermesi garanti olanlara değil, oy vermeye karar vermemiş veya oy vermeye çekinenleri ikna etmek için yapılır.

Siyasi iletişimi etkili yapmanın en iyi zamanı iktidar partileri için iktidarda oldukları dönem, muhalefet partileri içinse muhalefette bekledikleri dönemdir. Her ikisi için de en yüksek verim alacakları dönem seçim döneminden önceki yıllardır. Seçim dönemi gelince iletişim frekansı artar ancak etkisi azalır. Bu tuzağa düşmemek gerekir.

Stratejik okuma biçimlerine, danışman ekibe ve analiz setlerine en başta karar verilerek yıllar içerisinde adeta adım adım işlenerek seçim dönemine gidilmesi en doğrusudur. Seçime az bir zaman kala ise bir şekilde toplumun sizden bahsetmesini sağlamak ve size güvenmeleri için gerekli bilgileri vermek zorundasınız.

Genel merkezlerin birer araştırmacı, birer reklamcı ve birer de iletişimci (!) ile anlaşması maalesef ki Ortadoğunun meşhur “taklitçilik” kültürüne çok iyi uymakla birlikte, stratejik ve kurumsal yönetim ilkelerine hiç uymuyor. Bu anlamda bizim siyasi kültürümüzün de birçok alandaki güncel kültürümüz gibi gerici, irrasyonel ve bilimsellikten çok uzak olduğunu söyleyebilirim. Buna karşı hep birlikte mücadele ederek, daha bilimsel bir alana taşımak gerekir.

Önerilerimi belli başlıklar altında inceleyebilirsiniz.

TAKTİK HAZIRLIK:
1.

Geçmiş seçimlerden öğrenilenleri masaya yatırın. Size daha önce oy kaybettiren hataları tekrar etmeyin, gerekli tedbirleri baştan belirleyin. Güçlü ve zayıf yönlerinizi belirleyin ve bu konuda bir kurumsal hafıza oluşturun.

2.

“Bugün seçim olsa kime oy verirdiniz” araştırmasını seçime en uzak zamanda yaptırın. Seçmenin kime oy vereceğini söylediği anketlere odaklanmak hata payını artırır. Bunun yerine, seçmenin eğilimlerini araştırarak öğrenin. Seçmen ne görürse veya duyarsa size oy verme eğilimine girebilir bunu bulun. Bu her türlü veriden çok daha değerlidir.

3.

ABD Başkanı bile her konuyu uzmanlarına sorar ama biz danışmayı bilmeyiz. Bir karar almadan önce danışmanlardan en iyi şekilde faydalanın. Danışmanlarınız sizden bilgi ve emir alarak çalışıyorsa tebrikler, siz bir lider değil, klasik bir Ortadoğu insanısınız, seçime girmemeniz topluma daha hayırlı olur. Uzmanları iyi dinleyin.

4.

Başka liderlerden ve siyasi kampanyalardan gördüğünüzü taklit etmeyin. Özgün ve samimi olun. Özellikle siyasette size oy vermeyenlerin oy vermekte sakınca görmediği partiden/liderden farklı olmaya çok dikkat edin. Seçmen bunda gerçekçi olduğunuzu anladığında size itibar edecektir. Özel hayatınızdan ve geçmişinizden herhangi bir şeyi saklamayın, sorunlu bir konu varsa bunu seçmenle açık açık konuşun.

TEMEL TAKTİKLER:
5.

Bir seçime girerken, bakılması gereken temel veriler vardır. Temel taktiklerin de (kime oy vereceksiniz anketine göre değil) bunlara göre belirlenmesi gerekir.

Ekonomik şartlar:

Ülke seçime iyi bir ekonomik tablo ile giriyorsa iktidar partisi rahat kazanır. Aksi söz konusu ise muhalefetin şansı artar. Burada şartları okurken resmî istatistikleri ve piyasa verilerini değil, mutlaka halkın farklı kesimlerinin gündelik hayatını yakından inceleyin. Dikkate alınması gereken veri seti odur.

Güven endeksi:

AB ülkelerinde ve ülkemizde aylık olarak ölçülen Güven Endeksi seçmen davranışlarının da habercisidir. 200 baz puan üzerinden ölçülen güven, özellikle de tüketici güveni 100 puanın üzerindeyken seçim dönemine girilmişse iktidar avantajlıdır, 100 puan civarı veya altında ise muhalefet avantajlıdır. Tüketici güven endeksinin hesaplanmasında kullanılan 4 verinin 3’ü gelecekle, birinin ise hanenin mevcut maddi şartlarıyla ilgili olması nedeniyle bu veri seçim için adeta rehber niteliğindedir. Güven endeksi sadece tüketici güveninde değil, reel kesimde, perakende ve inşaatta da 100’ün altındaysa muhalefet için yeşil ışık yanıyor demektir. Ülkemizde bu veriyi her ay TÜİK yayınlıyor, takip edin.

Güvenlik ve asayiş:

Gündelik yaşamdaki güvenlik ve asayiş sorunları da seçmenin tercihine direkt etki eder. Maslow’un hiyerarşisini de dikkate aldığımızda, güvenlik ihtiyacı birinci önceliktir. Seçmen daha önce kime oy vermiş olursa olsun, kendini güvende hissediyorsa iktidar avantajlıdır, ancak sokakta gerginlik, düzensizlik, otorite boşluğu vb. varsa muhalefet avantajlıdır.

6.

Kamuoyu araştırması yaparken seçmene oy vereceği partiden ziyade, en çok önem verdikleri konuları sorun ve bu konulardaki beklentilerini anlamaya odaklanın. Kararsızların oyunu alabilmek için eğilimlerini bilmek zorundasınız.

(Photo by OZAN KOSE/AFP via Getty Images)

7.

Özgürlük ve eleştirinin birlikte yaşamak zorunda olduğunu kabul edin. Hangi siyasi görüşte olursanız olun, gerginleştirici bir dil yerine birleştirici temalar kullanın. Seçmen insandır ve seçim bittikten sonraki gün evine ve sevdiklerine kavuşup huzurlu bir yuvada yaşamanın haricinde çok büyük öncelikleri yoktur. Birleştirici ve huzurlu bir dil, aynı zamanda güvenin de temelidir. Diğer önerilerinizi ve gelişime açık projelerinizi bu dilin üzerine oturtun.

8.

Hiçbir medya kuruluşu ve mensubu ile polemiğe girmeyin. Gazeteci her gün yazar ama siz her gün cevap veremezsiniz. Demokratik toplumu ve toplumun özgür haber alma hakkını temsil eden gazetecileri savunun. Medyanın olanaklarından en iyi şekilde yararlanın. Türkiye’deki gibi bölünmüş bir medya varsa yine de siz yokmuş gibi sürekli talepte bulunarak medya kuruluşlarını zorlayın. Unutmayın ki, bağımsız bir medya anayasal bir haktır. Çok görünür olmaktan çekinmeyin, aksi taktikler verenleri de dinlemeyin. Ülkeyi yönetmeye talipseniz çok görünün. Halk sizi seçer ve siz de ülkede kurumsal bir yönetim modeli kurarsanız o zaman daha az görünme politikasına başlarsınız.

9.

Seçim sürecinde vaat ettiğiniz her konuyu takip edecek bir ekip oluşturun ve seçimi kazanırsanız verdiğiniz sözlerin takibinden sorumlu olacağınızı açıklayın. Vaatlerinizin hepsini hayata geçirin. Bunları topluma iyi anlatın. Toplumdan gelen eleştirileri de çok iyi dinleyin. Bunları doğru yaparsanız bir sonraki seçime özel bir kampanya yapmanıza bile gerek kalmaz.

10.

İdeolojik destek aldığınız seçmenle enerji harcamayın. Her seçimde, kazananı kararsızlar belirler. Kimlerin kararsız olduğunu, neden kararsız olduklarını, en önemlisi, neye göre karar vereceğini öğrenmeye odaklanın.

TAKTİK ODAKLANMA:
11.

Ülke nasıl olsa kutuplaştı diye her seçmenin mutlaka ideolojik nedenlerle oy tercihi yapacağını sanmayın. Türkiye seçmeni için projeler çok önemlidir. Bir seçmen, ailesinin daha iyi şartlarda yaşayacağına inandığı için veya yaşadığı bölgeye daha fazla turist geleceğine inandığı için de oy verebilir.

12.

Günümüzde güncel bir bilginin ömrü 6 saate indi. Seçmen medyayı iyi takip etse bile, gündemin değişim hızından dolayı sizi çabuk unutur. Hatırlanmak için sürekli medyanın gündemine gelmek gerekmez. Öyle projeleriniz olmalı ki, hem medya, hem de seçmen sizi konuşmaya devam etmeli.

13.

Size oy vermeyenlerin yapacağı anti-kampanyaları muhatap almayın. Bu kampanyaların amacı rakibi mindere çekip yıpratmaktır. Kontrolünüzü kaybetmeyin ve seçmen nezdindeki en güçlü söyleminizi konuşmaya devam edin. Her türlü anti-kampanyayı hafifletmenin en iyi yolu en iyi olduğunuz yönleri konuşmaktır. Ancak hasar tespiti yapmayı da ihmal etmeyin. Herhangi bir anti-kampanya size zarar veriyorsa hamle yapmanız gerekebilir. En iyi hamle konuyu değiştirebilmektir. Hamlenize karar verirken rakibinizle aynı yöntemi tercih ediyorsanız sonunda rakibinize kazandıracağınızı unutmayın.

(Photo by OZAN KOSE/AFP via Getty Images)

14.

Partinizle veya sizinle ilgili olumsuz düşünen seçmene dokunabilirseniz olumsuz görüşleri kırma şansınız olabilir. Seçmeni mahalle mahalle ayırıp iletişim kurmak teşkilatların işidir. Temel taktiklerin amacı, seçmenin aklına ve gönlüne girip size oy vermeye ikna etmek olmalıdır. Olumsuz bakan seçmene dokunmanın en iyi yolu onların bile ilgisini çekecek konularda yapacağınız açıklamalardır.

15.

Elitler* partileri en çok zorlayan ve en çok enerji harcatan kitledir. Oysa elitler, sandıkta çoğunluk değildir. Enerjinizi proje üretmeye ve seçmeni ikna etmeye çalışarak harcarsanız, elitlerin onayını almadan da seçimi kazanabilirsiniz. Yine de unutmayın, büyük dönüşümler ve projeler elitler olmadan yapılamaz. Elitler ve elitizm, bir ülkede her şeyin daha iyiye gitmesinin yolunu hazırlayacaktır. Onlarla ayrı bir iletişiminizin olması gerekir.

16.

Sosyal medyanın kurallarını, dilini ve kültürünü bilmeden iletişim yapmaya kalkarsanız kendinizle veya partinizle alay edilmesine neden olabilirsiniz. Bu işi mutlaka uzman ekiplere bırakın. Gençler iyi anlıyor deyip onlara teslim olmayın, unutmayın ki onların iyi bildiği sosyal medyada olup-bitenler “itibar” için değil, “etkileşim” için yaşanıyor. Bu ekibin işlerinin planlı ve deneyimli bir iletişim veya itibar uzmanının gözetiminde yapılmasını sağlayın.

17.

Çevreci ve doğa dostu projeleri öne çıkarın. İnsanlar sağlığı önemseyen bir vizyon görmek ister. Atık yönetimi ve çevrenin korunması yönünde projeleriniz olmak zorunda. Halkın kendi sağlığı açısından öncelikli gördüğü konuları ve alanları da öğrenip bunlara özel projeler hazırlayın.

18.

Yakın çalışma ekibinizin diline ve disiplinine hakim olmaya dikkat edin. Eğer çalışma ekibiniz dışarıda olumsuz konuşursa veya yanlış işlerin içinde olursa kampanyanız ters teper.

19.

Yapacaklarınızın hesabını ekibinizin değil, kendinizin vereceğini unutmayın. Bu, güçlü liderliğin en önemli işaretidir ve seçmen üzerinde etkisi yüksektir. Doğru ve yanlış her şeyi üstlenirseniz ve mümkün olan en az yanlış ile süreci yönetirseniz halkın size olan güveni artar. Her yanlışta birilerini gönderirseniz tam tersi bir etki yaratırsınız.

20.

Ekibinizi ve uzmanları seçerken geçmişlerine ve potansiyellerine dikkat edin. Tüm sürecin belirli, şeffaf ve profesyonel olmasına özen gösterin. Yolda insan değiştirmeden sonuca gidebilecek kadar işleyişten emin olun.

.

* Elit’in anlamı: Cambridge Dictionary’ye göre; “the richest, most powerful, best-educated, or best-trained group in a society” – Türkçesi; “toplumdaki en zengin, en güçlü, en iyi eğitimi almış grup”.